05 Ağustos, 2015

Ya Sonra?

Biraz daha sert düşüyor takvim yaprakları, biraz daha hızlı üşüşüyor karanlıklar, zaman geçip giderken adı bile yalnızlaşıyor insanın kalabalıklar içinde. Ve yalnızlıklar bile daha çok üşüyor zamanla. Anı yaşamak diyoruz ama anı öldürüyoruz sanki biraz da. Sanki yıllar geçmiş de pişmanlıklara kilitlediğim kapıları açmaya yeltenmişim gibi hissediyorum nedensiz.. Ve bazen de, ya en güzel yalanları söylemişim ya da en klass çalımları yemişim gibi hissettiğim de olmuyor değil.. Biraz sessizleşince ortalık ve sokak lambaları da sönünce dinlenmeye başlıyor en yorgun hücrelerim. Ne çok ihtiyacım varmış diyorum bir anlık da olsa durgun zamanlara..  Önceleri düşünmeye ayırdığım zamanlar bile terk etmişken beni, ben de bir an bıraksam diyorum düşünmeyi. Düşünmeden yaşamayı. Düşünmeden yaşasam da, satranç modunda geçiriyorum bazen hayatımı. Bir sonraki hamle. İki-üç hamle sonrası.. Ama ne yazık ki sonuç aynı, kontra atak sonrası mat. Öğrendiğim en güzel şeyse; aynı sonların farklı üzüntülerinin tesellilerini gidiş yolunda hatim etmek oldu sanırım. Bu gidiş geliş yollarında ise pekiştirdiğim bir şey var ki; hiç bir sonun sonlanmadığı. Tekrar başa sardığı. Başa saran sorunlarla baştan savaşmak gerektiği. Bu kadar sonu belli  kısır bir döngü sonrası sanırım sorulabilecek en meraksız sorusun sen. "Ya sonra? ,,




01 Haziran, 2015

Biraz Hilenin Kime Ne Zararı Olabilir ki?

İskambil kağıtları gibi dağılıyor attığım her doğru adım yanlışlarımın arasına. İşte o zaman benim için bir sihirbazlık oyunu başlıyor. Oyun başlıyor başlamasına da ne yazık ki hiç bir zaman mutlu kartı bulabilecek kadar yetenekli olamadım. Belki de bu yüzden bunca zaman ileriye dönük attığım adımlarımın en hevesli duraklarında duraksayıp kaldım. Ve bunca zaman her duraksayıp kaldığımda, susmayı umutlanmayla pekiştirdim nedensizce.  Susmak fiiliyse sessizlik eylemine dönüşmedi hiç bir zaman. Yağmura dönüşen sağnak duygularım da olmadı aslında. Sadece ikilemler arasında gidip geldiğimi ve bu ikilemler arasında en uzak ihtimalleri seçtiğimi hatırlıyorum bu alakasız iklimlerde. Şimdi elinde bir hokus pokusu olmayan sihirbaz çaresizliğiyle yanlışlığından koşarak ayrılmış doğru adımlar atmanın, çatallanmış bu yolların en keskin yerinden en sivri çaresizlikleri kesip atmanın derdindeyim. Biliyorum ki, bu yalnız sokaklardan geçip, üşüyen sahiplenmelerle ısınmaya çalıştığım günlerin ertesinde şapkamdan tavşan çıkmasa da, dokunabildiğim her iskambil kağıdına, dokunanın sırf ben olduğum için doğru kağıt olmasını öğreteceğim. Biraz hilenin kime ne zararı olabilir ki.

03 Mayıs, 2015

S*ktir Et

Gök kuşağını duyup melodileri görüyorum böyle havalarda. Biraz daha dalgalanıyor deniz. Maviyi duyuyorum. Uzakları dinliyorum. Tek tek adımlardan yarattığım mesafeleri kapatıp, içimdeki uzaklara ulaşıyorum biraz daha. Sonra biraz daha hissizleşiyorum. Biraz daha uzaklara dalıyorum. Yaşantımın içinde kayboluyorum biraz daha. Bildiklerimin yanlış olduğunu kabul etmek nedense her seferinde ters düşüyor içime üşüşen gölgelerime.. En çok kendime kör olsam da, kendimi duymaya başladığım zaman dağıtıyorum içimdeki kayboluşları. Huzura en kestirme yollardan ulaşmaya çalıştığım zamanlarda süre aşımına uğruyor mesafelerim. Ayakbağı olan insanlardan kurtuldukça artıyor engebelerim. En zorlu gecelerden en huzurlu sabahlara ulaştığım zamanlarım da oluyor bazen. Ama bazen öyle zamanlar geliyor ki ne duyduklarım renkli ne de gördüklerim keyifli.. Yine aynı hikaye aslında. Yine aynı sahil. Gece. Müzik. Siktir et.

31 Mart, 2015

Haybeye Günler

Tek bir düşünce var uygulayamadığım. Söz geçiremediğim kendime. Ve her zaman herkesle muhattap olurum da malesef bi kendimle yok tanışıklığım. Mesafem bile herkesten daha uzak kendime. En çıkmaz yollar da içimde en puslu manzaralar da.. Ve içimde çözemediğim labirentler, çıkmaz sokaklar ve bir de yarattığım sonsuz hayal dünyam var aslında. Yine olsa yaparım dediğim pişmanlıklarım da var, söz geçiremediğim inatlarım da. Bu kadar karmaşıkken her şey dediğim gibi tek bir düşünce var uygulayamadığım. Zamanın evrensel yapısına aykırı da olsa zamanı durduramadığım.. Ama yine de iyi bir şey var ki, kendime bu kadar yabancıyken içimdeki yabancıyla bu kadar iyi anlaşıyor olmam güzel. Anı yaşamak diyoruz ya hani, heyben dolmaz belki ama yaşamaya değer bu haybeye günler.

19 Mart, 2015

Sahi..Kimsin Sen?

Hiç sorgulamadan yaşayan biri misin? Yada hayatı akışına bırakan? İnsanları hatta yaşamı fazlasıyla takmayan? Yada tam olarak şöylesin aslında; hayatı hem akışına bırakıp hem de sorgulayarak yaşayan ama akışına bıraktığı hayattan düşme korkusuyla savrulan ve bir yandan da hayatına realist açılardan bakmaya çalışan fakat en kuytu hayallerin çöplüğünde boğulan, boğuldukça durgunlaşan durgunlaştıkça masumlaşan ve gözleriyle değil de sadece yanaklarıyla gülebilen elleri yaz aylarında bile yalnızlıktan buz kesmiş, bakışları fazlasıyla donuk ama heyecanlı ve attığı her adımda bir sonrakinin heyecanı tabi bunun yanında içten olmasa da hayata tutunmaya çalışan birisin sanırım. Memnun oldum..

Peki ya hayallerin? Aslında pek büyük bir hayale de sahip değilsin. Suskun değilsin ama konuştuklarını söyleyen de sen değilsin. Beklentin de fazla değil hayattan. Sanırım bu yüzden mutluluğa benden daha yakınsın. Yakınsın ama korkaksın da. Bu yüzden adımlarını ufak atıyorsun sanırım. Ve ben bile kendime bu kadar yabancıyken senin bu kadar tanıdık gelmen ne tuhaf.. Sahi..Kimsin sen?

26 Kasım, 2013

Terabithia

Aynı rüyaları görüp aynı sabahlara uyanabileceğimizi sandık, yanıldık. Ne kadar benimsetmeye çalışsak da birbirimize, farklı dünyaların insanlarıydık. Ben susarak, sen giderek seviyordun mesela. Senin gözlerinde, benim düşüncelerimdeydi telaş.Rotasız geminin kaptanları gibiydik, dümendendi bazı şeyler. Hiç bitmeyeceğini hiç düşünmemiştim, böyle sakin biteceğini de.. Bana geldiğin akşam da  hava soğuktu benden gittiğinde de.. İçimi yakan bazı düşüncelerin sıcaklığındayım, üşümüyorum. Hatırlasana, bi güldürmeye başladığımda yanaklarına kramplar girene kadar güldürürdüm seni. Biliyorum, bensiz de mutlu olursun.

Sen de suç aramıyorum. Bir suçlunun, suçunu kabul etmesinin bir şeyleri kurtarabileceğine de inanmıyorum artık. Belki binlerce kez duymuşumdur "zamana bırak" teselli zımbırtısını. Hiç bir zaman bırakmadım ama bu sefer gidecek başka yönüm yok. Bu sefer onlar kazandı. Zamana bırakıyorum ve teslim oluyorum. Biliyorum ki zaman çoğu şeyi silecek ama silemediği şeyler de olacak. Ve bil; alışmaya çalışmak diye bir şey yok ! Alışmak Zorundasın. . .

23 Temmuz, 2013

Yap-Boz İdealler

Mutluluk mu? Ruh halin mi? Paran mı? Gelecek adına kurduğun hayallerin mi? İdeallerin mi? Saç ve ses  rengin mi?... Günlerdir düşündüm ve değişimle ilgili ortaya çıkardığım tek sonuç Heraklitos'un o muhteşem sözü; `Değişmeyen tek şey, değişimdir.`

Bazen kendimizi şartlamışçasına inanırız herhangi bir şeye. İnanırız ve değişmeyeceğini düşünürüz. Değiştiğinde ise büyük hayal kırıklığı.. Her anını beraber yaşadığın kız arkadaşından ayrılmayacağına, üniversite sınavlarına hazırlanırken en iyi üniversitelerin en iyi bölümlerinde okumaya, gelecekte şunu bunu olmaya, sıra dışı kişiliğine, ölene kadar bollukta yaşamaya, cilt bakımı yapıp yaşlanmamaya, çalışıp emekli olmaya... Hep bir şeylere inanırız. Hep bir ideal hep bir düşünce vardır aklımızın kuytularında. Ama düşüncelerimiz bile her an değişirken inandıklarımızdan hangisine sıkı sıkıya sarılacağız?


Misal,
Yıllar geçer ve sen zamanın sadece hızlı geçtiğine inanlardan olursun. Öyle bir an gelir ki zamanın neleri değiştirdiğini o zaman fark edersin. Çocukken hayalinde olan meslekten ve idealinde olan seviyeden çok uzakta bulursun kendini. Yaşamayı hayal ettiğin şehirden de.. Cilt bakım maskeleri, botokslar, peelingler de fayda etmemiştir cildinin kırışmasına, göz altı morluklarına. Çok sevdiğin o kızı görmeyeli 30 sene olmuştur belki de.. Değişmiştir her şey, değişemeyeceğini düşündüğün şeyler de… 

`Düşüncelerimiz bile her an değişirken inandıklarımızdan hangisine sıkı sıkıya sarılacağız?` demiştim ya, cevaplayalım..Değişmeyen tek şeyin değişim olduğunu biliyorsun. Diğer herşeyin değişme ihtimaline göre yaşayıp bir şeylerden vazgeçmekte korkaklıktır, bil. Bir düşüncen ya da idealin mi var? Düşüncen  ve idealin ne olursa olsun ona sıkı sıkıya sarıl. Düşüncelerinden düşmediğin sürece çaresiz olmaz, ideallerin olduğu sürece de umutsuz kalmazsın. Her zaman mutlu olmazsın belki ama kül olmadan da kendini yenileyemezsin..