01 Haziran, 2015

Biraz Hilenin Kime Ne Zararı Olabilir ki?

İskambil kağıtları gibi dağılıyor attığım her doğru adım yanlışlarımın arasına. İşte o zaman benim için bir sihirbazlık oyunu başlıyor. Oyun başlıyor başlamasına da ne yazık ki hiç bir zaman mutlu kartı bulabilecek kadar yetenekli olamadım. Belki de bu yüzden bunca zaman ileriye dönük attığım adımlarımın en hevesli duraklarında duraksayıp kaldım. Ve bunca zaman her duraksayıp kaldığımda, susmayı umutlanmayla pekiştirdim nedensizce.  Susmak fiiliyse sessizlik eylemine dönüşmedi hiç bir zaman. Yağmura dönüşen sağnak duygularım da olmadı aslında. Sadece ikilemler arasında gidip geldiğimi ve bu ikilemler arasında en uzak ihtimalleri seçtiğimi hatırlıyorum bu alakasız iklimlerde. Şimdi elinde bir hokus pokusu olmayan sihirbaz çaresizliğiyle yanlışlığından koşarak ayrılmış doğru adımlar atmanın, çatallanmış bu yolların en keskin yerinden en sivri çaresizlikleri kesip atmanın derdindeyim. Biliyorum ki, bu yalnız sokaklardan geçip, üşüyen sahiplenmelerle ısınmaya çalıştığım günlerin ertesinde şapkamdan tavşan çıkmasa da, dokunabildiğim her iskambil kağıdına, dokunanın sırf ben olduğum için doğru kağıt olmasını öğreteceğim. Biraz hilenin kime ne zararı olabilir ki.